Şu günlerde güneşin hiç batmadığı Norveç'te, çiftliklerde yetiştirilen somonları, soğuk hava kamyonlarıyla beş günde İstanbul'a ulaştırmak mümkün. Tabii tazesinin tadı çok başka...
Norveç'in insan eli değmemiş
fiyortlarında otomobil hızıyla yol alan büyük motorla yaptığımız yolculuk
sırasında bir somon çiftliğini ziyaret ediyorduk. Burada, çelik ağlarla çevrili
havuzlarda dört buçuk, beş kilo ağırlığında bir milyon kadar balık kesim
olgunluğuna ulaşmayı bekliyordu. Çiftliğin yöneticisine, "Çevre
kirliliğinin önüne nasıl geçiyorsunuz?" diye sordum. Yüzüme tuhaf tuhaf
bakıp, "Ne kirliliği?" dedi. "Hani yemler kafesin altından
denize dökülür, balıkların pisliği de buna eklenir, deniz kirlenir ya..."
diyecek oldum. "Yemler denize karışmaz ki," dedi. Bu kez ben tuhaf
tuhaf baktım. Benim bu işlerden hiç anlamadığımı düşünmüş olmalı, sabırla
anlattı görevli: "Biz balıkların yiyeceği kadar yemi havuzun hep aynı
bölgesine otomatik olarak bırakırız. İki hareketli kamerayla da suyun altında
balıkları gözleriz. Yemler daha su yüzeyindeyken kapışılır. Balıklar doyup
kafesin altında dolaşmaya, yem taneleri aşağı doğru süzülmeye başladığında
hemen yemi keseriz. Dolayısıyla yem kafesin dışına hiç çıkmaz. Ayrıca kafesler
akıntılı yerlere kuruludur; balıkların pisliği çok derin fiyordun içine
dağılır, kirlilik yaratmaz." Şanslıydık; Avrupa'nın en kuzeyinde yer alan
ve şu günlerde 'beyaz geceleri' yaşayan, yani güneşin hiç batmadığı Norveç'te
hava, bizdeki erken ilkbahar günlerini andırıyordu; serin ama güneşliydi.
Türkiye'nin önde gelen 5 yıldızlı otellerinin baş aşçıları ve iki meslektaşım
ile dünyanın en zengin ülkeleri sıralamasında kişi başına düşen yıllık 52 bin
dolar ulusal gelirle ikinci sıradaki bu ülkenin deniz ürünlerini tanımak üzere
Stavenger kentindeydik. Denize açılmadan önce, ülke mutfağında kullanılan yerel
ürünleri ve onlardan yapılan yemekleri araştırmak, geliştirmek, bunları önce
kendi şeflerine, halkına, ardından dünyaya tanıtmak amacıyla kurulmuş Culinary
Institute'a uğramıştık. İlginç bir ülke Norveç. İstanbul'un Anadolu
yakasındakinden daha az insanın yaşadığı bu koca ülkenin en zenginleri bile
mütevazı görünümlü, kırmızı aşı boyalı ahşap evlerde oturuyor. Ancak bu ülkenin
Mutfak Sanatları Enstitüsü o evlerle kıyaslandığında bir saray, dev bir otel
görünümünde. Bu da ülkede yeme içme sektörüne verilen önemi yansıtıyor.
Enstitüsünün Ar-Ge mutfağını yöneten şefi Gunnar Hvarnes bize somon balığından
mükemmel yemekler hazırlamanın inceliklerini gösterdi. Somon bizim için giderek
önem kazanan bir balık. Kıyılarımızda balık türleri azaldıkça sofralarımıza
ithal balıklar da giriyor. Bunlardan somon neredeyse bizden bir balık olma
yolunda. Ancak her türlü eti posa haline gelinceye kadar pişirmek gibi bir
alışkanlığımız olduğu için, somonu da genellikle yerken insanın boğazında
düğümlenen, kupkuru hale getiriyoruz. Şef Hvarnes'in birbiri ardından sunduğu
somon yemekleri bizde yapılanlardan çok farklıydı. Somon balığını tatmış
okurlarım kolay inanamayacaklar, ama şefin somonları, mevsiminde en usta balık
pişiricisinin elinden çıkan ızgara lüfer balıklarının yumuşaklığında ve
lezzetindeydi.
YEMEKLERİ SÜSLEME TEKNİĞİ DE ÖNEMLİ
2011'de
dünyanın en önemli aşçılar yarışmasına Norveç adına katılacak olan şef Hvarnes,
bu enstitüde en son teknikleri uygulayarak Norveç'in deniz ürünlerini kusursuz
yemeklere dönüştürüyor, onlara en uygun garnitürleri ortaya çıkarıyor, süsleme
yöntemlerini yaratıyor. Norveç'te kaldığımız sürece gittiğimiz şık
restoranlarda Hvarnes'in yemeklerinde kullandığı süsleme teknikleri ve
garnitürlerle birkaç kez karşılaştık. Bu da enstitüde elde edilen bilgilerin
ülke aşçılarına aktarıldığını gösteriyordu. Norveç fiyortlarındaki kültür
balıkçılığının bütün aşamalarını gözlemledikten sonra, bizde kıyılarımızın en
büyük sorunu haline gelmesinde, balık çiftliklerinin başıboş bırakılmasının
büyük payı olduğunu söyleyebilirim. Fiyortlar bizim kıyılarımıza göre çok daha derin,
yıllık ortalamaları 10-12 dereceyle bizim sularımıza göre çok daha soğuk, yani
atıkların kokuşma olasılığı çok daha düşük olduğu halde, kafeslerde en fazla
hacmin yüzde 2.5'ini dolduracak miktarda balık tutuluyor. Hiç yem israfının
olmadığı kafeslerde yılın en fazla dokuz ayında balık var. Yılın üç ayı
kafesler boş tutulmak zorunda. Bu dinlenme döneminde bütün çelik ağlar sökülüp
dezenfekte ediliyor. Böylelikle hastalık ve kirlenme varsa, ortadan kalkıyor.
Hijyen kurallarına da çok dikkat ediliyor. Kafeslerin yanına ayakkabılar
dezenfekte edildikten sonra yaklaşılabiliyor. Ve nihayet bu çok akıntılı
sularda bile iki balık çiftliği arasında en az iki kilometre uzaklık
bırakılıyor.
RAF ÖMRÜ 21 GÜN
Somon
tesislerinde temizlenip işlenen çiftlik balıkları soğuk zincir korunarak
tezgâhlara ulaştırıldığı takdirde 21 günlük raf ömrüne sahip. Norveç'ten soğuk
hava kamyonlarıyla balığı beş günde İstanbul'a ulaştırmak mümkün. Balık
kesildikten sonraki dört-beş gün içinde, et katılaştığı için zaten yenmiyor, bekletiliyor.
Dolayısıyla usulünce nakledilen ve İstanbul'a ulaştırılan somonları bizler taze
olarak tüketebiliyoruz. Bu bir avantaj; çünkü taze somon dondurulmuşuna göre
çok daha lezzetli. Norveç'ten, ulusal mutfak araştırmaları, kültür balıkçılığı
ve somon balığını pişirme konusunda öğreneceğimiz çok şey var. Umarım yetkili
ve ilgili kişilerimiz bizimkine benzer inceleme gezilerine katılırlar, görgü ve
bilgilerini artırırlar. En mükemmel somon nasıl pişirilir? Çeşme Sheraton'ın
baş aşçısı Rahmi Yılmaz, somon balığı pişirmenin püf noktalarını paylaştı: -
Somon pişirilmeden önce üzerine yüzde 60 tuz ve yüzde 40 şekerden oluşan
karışım sürülüp 30 dakika bekletilmeli. Bu hem ete lezzet katar, pişmesini
kolaylaştırır hem de tavada pişiriliyorsa, balığın üzerinde daha çıtır bir
tabaka oluşturur. - En uygun yöntem, önceden tuzlanmış balığın üzerine
karabiber serpilip kızgın bir tavada iki tarafının bire dakika pişirilmesidir.
Sonuçta balığın orta kısmı pembe, az pişmiş kalmalıdır. - İçinde farklı
baharatlar katılmış su bulunan bir tencerede, benmari yöntemiyle, yani bu suyun
buharında pişirildiğinde hem somon çok hafif ve yumuşacık olur hem de tüm
lezzetini korur.
Somon pişirmenin incelikleri:
Hangi yöntemle pişirilirse pişirilsin, balığın içindeki özsuyu korunmalı, eti
pembe kalmalıdır. Çünkü Omega 3 açısından çok zengin olan somon, piştikçe
yağını tavaya ya da ızgaraya bırakır, sertleşir.